5 Aralık 2007 Çarşamba

Dekaş-Med Marine Kalkavan'ı suçladı

Dekaş-Med Marine Kalkavan'ı suçladı
DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın Dekaş ve Med Marine yöneticilerine HODRİ MEYDAN dediği çağrısına, DEKAŞ ve MED MARINE imzalı bir açıklama ile olumsuz cevap verildi.


DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın Dekaş ve Med Marine yöneticilerine HODRİ MEYDAN dediği çağrısına, DEKAŞ ve MED MARINE imzalı bir açıklama ile olumsuz cevap verildi.Deniz Kılavuzluk A.Ş ve Med Marine Kılavuzluk ve Römorkör Hizmetleri A.Ş imzası ile DTO Meclis Üyelerine gönderilen yazılı açıklamada, Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan'ın, DTO Kasım Ayı Olağan Meclis toplantısında Med Marine ve Dekaş Yöneticilerini kılavuzluk konusunda tartışmaya çağırdığı ve basına verdiği beyanatlarda ise açık oturuma davet ettiği hatırlatılarak, bu tür münazara talebinde bulunanların sektör temsilcisi olmadığını, iş yaptıkları İzmit Körfezi'nde römorkaj ve Kılavuzluk yapmak isteyen şirket temsilcileri olduğu belirtildi. Med Marine&Dekaş imzasıyla DTO Meclis Üyelerine gönderilen yazılı açıklamada; DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın, Kılavuzluk ve Römorkör hizmetleri konusunda sektör temsilcisi olmadığı belirtilerek kendisi ve DTO Yönetiminin ticari taraf olduğu ifade edilerek şunlar kaydedildi; "Belirtmek isteriz ki münazara talebinde bulunanlar kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri bağlamında sektör temsilcisi olarak değil,ticari bir taraf olarak yer almaktadırlar. İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan ve yönetimdeki arkadaşların önemli bir bölümü “Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş” unvanlı şirketin yönetimde görev almaktadırlar. Söz konusu şirket 1998 yılında, İzmit Körfezi’nde “kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini vermek üzere” Denizcilik Müsteşarlığı’na başvurmuş ve mevzuat uyarınca bir teşkilata izin verilmiş olduğundan, Marin Römorkör’ün talebi reddedilmiştir. Marin Römorkör, bu işleme karşı idari yargıda bir iptal davası açmış, bu dava da, önce Ankara 7. İdare Mahkemesi 2002/286 K.sayılı kararıyla ve daha sonra da Danıştay 10’uncu Dairesi 2003/297 K. ve 2005/2351 K. sayılı kararıyla “davanın reddi” yönünde hüküm tesisi ile sonuçlanmıştır" Med Marine ve Dekaş Yöneticilerini münazaraya davet eden DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın teklifine olumsuz bakıldığı yapılan açıklamada belitilirken, DTO Aylık Olağan Meclis toplantılarında, kılavuzluk hizmetlerinin gündemde olmadığı halde, Meclis gündemine alınmasının doğru olmadığı belirtildi. "DENİZ KILAVUZLUK A.Ş ve MED MARINE MÜŞTEREK TEŞEBBÜSÜ" imzasıyla, İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Üyelerine gönderilen yazılı açıklama aynen şöyle; "İMEAK DTO Meclis Üyesi Bilindiği üzere İMEAK DTO Kasım ayı olağan Meclis toplantısında alışılageldiği üzere gündemde yer almamasına karşın, kılavuzluk hizmetleri tartışmaya açılmış, İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan bizleri bir münazaraya davet etmiş ve sonrasında basına verdiği demeçlerde münazara neticesinde “sorunun kökten çözüleceğine inandığını” ifade ederek açık oturum yapılması isteğini yinelemişti. Belirtmek isteriz ki münazara talebinde bulunanlar kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri bağlamında sektör temsilcisi olarak değil,ticari bir taraf olarak yer almaktadırlar. İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan ve yönetimdeki arkadaşların önemli bir bölümü “Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş” unvanlı şirketin yönetimde görev almaktadırlar. Söz konusu şirket 1998 yılında, İzmit Körfezi’nde “kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini vermek üzere” Denizcilik Müsteşarlığı’na başvurmuş ve mevzuat uyarınca bir teşkilata izin verilmiş olduğundan, Marin Römorkör’ün talebi reddedilmiştir. Marin Römorkör, bu işleme karşı idari yargıda bir iptal davası açmış, bu dava da, önce Ankara 7. İdare Mahkemesi 2002/286 K.sayılı kararıyla ve daha sonra da Danıştay 10’uncu Dairesi 2003/297 K. ve 2005/2351 K. sayılı kararıyla “davanın reddi” yönünde hüküm tesisi ile sonuçlanmıştır. Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş. davadan istediği sonucu elde edemeyince Müşterek Teşebbüsümüz aleyhine Rekabet Kurumu’na da başvuruda bulunmuş ve hizmetin yürütülüş biçiminin “tekel” yarattığını ileri sürmüştür. Rekabet Kurulu 28.11.2000 tarihli ve 00-47/495-270 sayılı kararında (www.rekabet.gov.tr ) 4054 sayılı Kanunun ihlalinin söz konusu olmadığını ifade ederek soruşturma açmama yönünde hüküm tesis etmiştir.Adı geçen şirket Ankara 7. İdare Mahkemesi’nden de, Danıştay’dan da, Rekabet Kurumu’ndan da”ret”cevaplarıalınca izin alınamamasının yasal olduğu ortaya çıkmıştır. Bu arada 1998 yılında yürürlüğe giren “Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri teşkilatları Hakkında Yönetmenlik”in iptali için çeşitli davalar açılmış ancak bu davalar da ret edilmiştir.(Danıştay 10, K 2000/5276 sayılı kararı Danıştay 10.Dairesinin E. 1998/4379, K. 2001/2788 sayılı kararı)Bu kararlar verilirken “Yönetmenliğin dünya uygulamalarına ve hukuka uygun olduğu “Yönetmelik iptali başvurularının can mal ve seyir güvenliği kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” ve bu bağlamda “Kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinin yürütüldüğü bölge sınırları içinde tek bir merkezi organizasyon tarafından yürütülmesi gerektiği” ifade edilmiştir. Aynı şekilde Rekabet Kurumu’na yapılan bütün başvurular da benzer gerekçelerle reddedilmiş ve “Yönetmelikle yapılan düzenlemelerin rekabete aykırı olmadığı” kararları verilmiştir. Tüm bu kararların aynı yönde çıkmasının altında yatan sebep söz konusu yönetmeliğinin dünya uygulamalarına Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)’nün “Resolution A.485 (XII) sayılı kararına uygun olmasıdır. Yukarıda belirtilen kararlara rağmen Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş. yine Rekabet Kurumuna şikayete bulunmuş, şikayetleri sonucunda soruşturma açılmış ancak 2006-4-67 sayılı dosyada verilen 14.05.2007 tarihli 07-40 / 444 – 169 sayılı ( www.rekabet.gov.tr ) karar ile “Müşterek Teşebbüsümüzün faaliyetlerinin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında ihlal olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığına, şikayetin reddinc” karar verilmiştir. Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş. bu karara karşı da yasal haklarını kullanarak Danıştay’da dava açmıştır ve dava devam etmektedir. Ülkemizdeki Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri mevzuatı, ve tatbikatı, Danıştay’a açılan davalar ve Rekabet Kurumu’na yapılan başvurularda verilen kararlar sonrasında, Cumhuriyet tarihimizin, “doğruluğu”, “dünya uygulamalarına uygunluğu” ve “hukukiliği”, incelenmiş, karara bağlanmış ”en sağlam” ve “en onaylanmış” uygulamalarından biri olarak dikkat çekmektedir. Münazara çağrısı yapılırken “Bu iş hukuk’a havale edenler, çözmek isteyenlerdir.” Sözünü sarf edenlerin, işte tam da yukarıda belirttiğimiz kararlar nedeniyle hukuki yaklaşımlardan kaçındığı kanaatindeyiz. Kılavuzluk ve Römorkaj hizmetlerinin tartışılarak çözülecek bir tarafı yoktur, ortada kesinleşmiş kararlar mevcuttur, kesinleşmiş yargı kararları mı tartışılacaktır? Tartışma sonunda söz konusu kararlar değişecek midir? Taraflarınca açılan davalar ve yapılan başvurular lehlerine sonuçlansaydı, bugün münazara talebinde bulunanlar aynı çağrıda bulunacaklar mıydı? Eğer bu konuda bir tartışma yapılacaksa bunun zemini hukuktur; Gerekeli tespitler bu zeminde yapılmıştır. Münazara isteyenlerce, kökten çözülmek istenen tek hususun Denizcilik müsteşarlığı’nın müşterek teşebbüsümüze mevzuata uygun olarak verdiği iznin iptal edilmesi talebinin gerçekleşmesi olduğu açıktır, Kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri bir sorun ise bu sorun İzmit Körfezi ile sınırlı değildir, Mevzuata tüm limanlarda aynıdır. Tüm teşebbüsler aynı mevzuata tabidir. Ancak tartışılan sadece İzmit Körfezi’dir. Kılavuzluk konusu gündeme geldiğinde tartışmanın odağına İzmit Körfezi’nin getirilmesinin ardından, Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş tarafından 1998 yılında yapılan izin başvurusunun yer aldığı düşünülmektedir. Dokuz Yıldır mutat olarak her aylık olağan meclis toplantısında bir vesile ile organize bir şekilde gündeme getirilen bu hususun, konunun sadece İzmit Körfezi olmadığını, iddia eden sayın Metin Kalkavan tarafından, 2004 yılı nisan ayı ile 2006 mayıs ayı arasında neden bir kez bile meclis gündemine getirilmediği ise izaha muhtaçtır. Sonuç olarak, 1998 yılında yürürlüğe giren “kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri teşkilatları hakkında yönetmelik” hükümleri hukuka uygundur, bu bağlamda idare tarafından verilen hizmet izinleri hukuka uygundur; Bahse konu yönetmeliğin ve uygulamanın hukuka uygunluğu ve dünya uygulamalarına sayısız kereler yüce yargının süzgecinden geçilmesi ile sabit olmuştur. Bundan sonra yapılacak tartışmalar sırf bu nedenle anlamsız olacaktır. Ortada çözülmemiş çözülmeyi bekleyen bir sorun yoktur. Ortada “varsa” tek bir sorun vardır, oda ticari olup İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan ve Yönetimdeki arkadaşlarının önemli bir bölümünün ortağı bulunduğu “Marin Römork ve kılavuzluk A.Ş” unvanlı şirketin izin başvurusu yaptığı ancak talebinin reddedildiği İzmit Körfezi’nde hizmet verememesi sorunudur. Kılavuzluk sistemi içerisinde ticari baskılardan etkilenerek oluşturulan yapılanmaların sonuçta deniz güvenliğinin aleyhinde sonuçlar doğurduğu tüm dünyada bilinmekteyken, İMEAK DTO Başkanı’nın tam tersi yönünde girişimlerde bulunmasının ve bu çerçevedeki çağrısının yukarıda belirttiğimiz nedenlerle kabul edilebilecek yanının bulunmadığı hususunu bilgilerinize arz ederim. Saygılarımızla, DEKAŞ-MED MARINE MÜŞTEREK TEŞEBBÜSÜ"

kaynak: denizhaber.com.tr

Kuşadası Marinası'na büyük yatırım

Kuşadası Marinası'na büyük yatırım

Özelleştirme kapsamında Setur tarafından 2000 yılında 25 yıllığına kiralanan Kuşadası Marinası’nda, büyük bir yatırım hamlesi başlatılıyor.

Özelleştirme kapsamında Setur tarafından 2000 yılında 25 yıllığına kiralanan Kuşadası Marinası’nda, büyük bir yatırım hamlesi başlatılıyor.
Setur Kuşadası Marina’yı tamamen değiştirip, uluslararası standartların da üzerine çıkarmayı hedefleyen proje ile ilgili hazırlıkların tamamlandığı açıklandı. Projede yeni yat bağlama üniteleri, yat bakım-onarım merkezleri, otel, alış veriş merkezleri, yüzme havuzu, tenis kortları, spor sahaları, restorantlar, cafeteryalar, eğlence yerleri ve yeşil alanlar yer alıyor.
Setur Kuşadası Marina Müdürü Hakan Tellioğlu, yeni proje ile Kuşadası Marinası’nın uluslararası alanda bir cazibe merkezi haline getirileceğini söyledi. Yeni projenin Kuşadası’na da farklı bir çehre kazandıracağını açıklayan Marina Müdürü Tellioğlu, “Kongre merkezi, Kuşatak, yeni ve yenilenen oteller, liman ve genel yatırımlar, Kuşadası’nı yeniden cazibe merkezi haline getirdi.
Bu büyük değişim, şirketimizi de yeni arayışlar içine çekti. Hem Kuşadası’nın yenilenmesine katkıda bulunmak, hem de Kuşadası yat limanını dünyanın sayılı marinalarından biri haline getirmek üzere projeler geliştirdik. Projelerimizi gerekli makamlara sunduk” diye konuştu. Tellioğlu, Kuşadası’nı dünya kenti olması hedefi için mücadele edeceklerini belirtti.

İstanbul'un parlayan yıldızı

İstanbul'un parlayan yıldızı: Pendik

Ataköy ve Kalamış marinalarından sonra İstanbul’daki üçüncü büyük kapasiteye sahip Pendik Marinası 750 yat kapasiteli olacak.


İstanbul’un Anadolu yakasında Pendik parlayan bir yıldız gibi şekil değiştiriyor. Formula 1'in Türkiye’ye ve bölgeye getirdiği canlılık kadar, Sabiha Gökçen Havaalanı, Pendik ve bu yöre yaşamı adına çok büyük önem ifade ediyor.
Geçen sene Yıldız Tersanesi’nde inşa edilen Maltese Falcon yatının inşaatı sırasında yatın sahibi Amerikalı milyarder Tom Perkins gibi pekçok yabancı yatırımcının ve armatörlerin de özel uçaklarıyla bu havaalanını kullandığı biliniyor.


Fuar alanı ve marina
Pendik, Osmanlı son dönenimde Leventen ailelerin de koloniler halinde yaşadığı bir sahil kasabasıydı. Günümüzde o ailelerden kalmış konakları, yine de geniş bahçeleri içersinde ya da özgün mimarileriyle görmek mümkün. Ancak Pendik için yakın gelecekte söylenecek çok önemli değişim, inşa edilmekte olan Fuar alanı ve Marina.
Ataköy ve Kalamış marinalarından sonra İstanbul’daki üçüncü büyük kapasiteye sahip Pendik Marinası 750 yat kapasiteli olacak. 80 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleşecek marinanın Güzelyalı bölgesinde kurulması beklenen yat tersaneler bölgesi ile tamamlanması halinde, dünya yatçılığının buluşma yeri haline gelebileceği de ifade ediliyor.