Dekaş-Med Marine Kalkavan'ı suçladı
DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın Dekaş ve Med Marine yöneticilerine HODRİ MEYDAN dediği çağrısına, DEKAŞ ve MED MARINE imzalı bir açıklama ile olumsuz cevap verildi.
DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın Dekaş ve Med Marine yöneticilerine HODRİ MEYDAN dediği çağrısına, DEKAŞ ve MED MARINE imzalı bir açıklama ile olumsuz cevap verildi.Deniz Kılavuzluk A.Ş ve Med Marine Kılavuzluk ve Römorkör Hizmetleri A.Ş imzası ile DTO Meclis Üyelerine gönderilen yazılı açıklamada, Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan'ın, DTO Kasım Ayı Olağan Meclis toplantısında Med Marine ve Dekaş Yöneticilerini kılavuzluk konusunda tartışmaya çağırdığı ve basına verdiği beyanatlarda ise açık oturuma davet ettiği hatırlatılarak, bu tür münazara talebinde bulunanların sektör temsilcisi olmadığını, iş yaptıkları İzmit Körfezi'nde römorkaj ve Kılavuzluk yapmak isteyen şirket temsilcileri olduğu belirtildi. Med Marine&Dekaş imzasıyla DTO Meclis Üyelerine gönderilen yazılı açıklamada; DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın, Kılavuzluk ve Römorkör hizmetleri konusunda sektör temsilcisi olmadığı belirtilerek kendisi ve DTO Yönetiminin ticari taraf olduğu ifade edilerek şunlar kaydedildi; "Belirtmek isteriz ki münazara talebinde bulunanlar kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri bağlamında sektör temsilcisi olarak değil,ticari bir taraf olarak yer almaktadırlar. İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan ve yönetimdeki arkadaşların önemli bir bölümü “Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş” unvanlı şirketin yönetimde görev almaktadırlar. Söz konusu şirket 1998 yılında, İzmit Körfezi’nde “kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini vermek üzere” Denizcilik Müsteşarlığı’na başvurmuş ve mevzuat uyarınca bir teşkilata izin verilmiş olduğundan, Marin Römorkör’ün talebi reddedilmiştir. Marin Römorkör, bu işleme karşı idari yargıda bir iptal davası açmış, bu dava da, önce Ankara 7. İdare Mahkemesi 2002/286 K.sayılı kararıyla ve daha sonra da Danıştay 10’uncu Dairesi 2003/297 K. ve 2005/2351 K. sayılı kararıyla “davanın reddi” yönünde hüküm tesisi ile sonuçlanmıştır" Med Marine ve Dekaş Yöneticilerini münazaraya davet eden DTO Başkanı Metin Kalkavan'ın teklifine olumsuz bakıldığı yapılan açıklamada belitilirken, DTO Aylık Olağan Meclis toplantılarında, kılavuzluk hizmetlerinin gündemde olmadığı halde, Meclis gündemine alınmasının doğru olmadığı belirtildi. "DENİZ KILAVUZLUK A.Ş ve MED MARINE MÜŞTEREK TEŞEBBÜSÜ" imzasıyla, İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Üyelerine gönderilen yazılı açıklama aynen şöyle; "İMEAK DTO Meclis Üyesi Bilindiği üzere İMEAK DTO Kasım ayı olağan Meclis toplantısında alışılageldiği üzere gündemde yer almamasına karşın, kılavuzluk hizmetleri tartışmaya açılmış, İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan bizleri bir münazaraya davet etmiş ve sonrasında basına verdiği demeçlerde münazara neticesinde “sorunun kökten çözüleceğine inandığını” ifade ederek açık oturum yapılması isteğini yinelemişti. Belirtmek isteriz ki münazara talebinde bulunanlar kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri bağlamında sektör temsilcisi olarak değil,ticari bir taraf olarak yer almaktadırlar. İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan ve yönetimdeki arkadaşların önemli bir bölümü “Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş” unvanlı şirketin yönetimde görev almaktadırlar. Söz konusu şirket 1998 yılında, İzmit Körfezi’nde “kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerini vermek üzere” Denizcilik Müsteşarlığı’na başvurmuş ve mevzuat uyarınca bir teşkilata izin verilmiş olduğundan, Marin Römorkör’ün talebi reddedilmiştir. Marin Römorkör, bu işleme karşı idari yargıda bir iptal davası açmış, bu dava da, önce Ankara 7. İdare Mahkemesi 2002/286 K.sayılı kararıyla ve daha sonra da Danıştay 10’uncu Dairesi 2003/297 K. ve 2005/2351 K. sayılı kararıyla “davanın reddi” yönünde hüküm tesisi ile sonuçlanmıştır. Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş. davadan istediği sonucu elde edemeyince Müşterek Teşebbüsümüz aleyhine Rekabet Kurumu’na da başvuruda bulunmuş ve hizmetin yürütülüş biçiminin “tekel” yarattığını ileri sürmüştür. Rekabet Kurulu 28.11.2000 tarihli ve 00-47/495-270 sayılı kararında (www.rekabet.gov.tr ) 4054 sayılı Kanunun ihlalinin söz konusu olmadığını ifade ederek soruşturma açmama yönünde hüküm tesis etmiştir.Adı geçen şirket Ankara 7. İdare Mahkemesi’nden de, Danıştay’dan da, Rekabet Kurumu’ndan da”ret”cevaplarıalınca izin alınamamasının yasal olduğu ortaya çıkmıştır. Bu arada 1998 yılında yürürlüğe giren “Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri teşkilatları Hakkında Yönetmenlik”in iptali için çeşitli davalar açılmış ancak bu davalar da ret edilmiştir.(Danıştay 10, K 2000/5276 sayılı kararı Danıştay 10.Dairesinin E. 1998/4379, K. 2001/2788 sayılı kararı)Bu kararlar verilirken “Yönetmenliğin dünya uygulamalarına ve hukuka uygun olduğu “Yönetmelik iptali başvurularının can mal ve seyir güvenliği kapsamında değerlendirilmesi gerektiği” ve bu bağlamda “Kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinin yürütüldüğü bölge sınırları içinde tek bir merkezi organizasyon tarafından yürütülmesi gerektiği” ifade edilmiştir. Aynı şekilde Rekabet Kurumu’na yapılan bütün başvurular da benzer gerekçelerle reddedilmiş ve “Yönetmelikle yapılan düzenlemelerin rekabete aykırı olmadığı” kararları verilmiştir. Tüm bu kararların aynı yönde çıkmasının altında yatan sebep söz konusu yönetmeliğinin dünya uygulamalarına Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)’nün “Resolution A.485 (XII) sayılı kararına uygun olmasıdır. Yukarıda belirtilen kararlara rağmen Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş. yine Rekabet Kurumuna şikayete bulunmuş, şikayetleri sonucunda soruşturma açılmış ancak 2006-4-67 sayılı dosyada verilen 14.05.2007 tarihli 07-40 / 444 – 169 sayılı ( www.rekabet.gov.tr ) karar ile “Müşterek Teşebbüsümüzün faaliyetlerinin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında ihlal olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığına, şikayetin reddinc” karar verilmiştir. Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş. bu karara karşı da yasal haklarını kullanarak Danıştay’da dava açmıştır ve dava devam etmektedir. Ülkemizdeki Kılavuzluk ve Römorkaj Hizmetleri mevzuatı, ve tatbikatı, Danıştay’a açılan davalar ve Rekabet Kurumu’na yapılan başvurularda verilen kararlar sonrasında, Cumhuriyet tarihimizin, “doğruluğu”, “dünya uygulamalarına uygunluğu” ve “hukukiliği”, incelenmiş, karara bağlanmış ”en sağlam” ve “en onaylanmış” uygulamalarından biri olarak dikkat çekmektedir. Münazara çağrısı yapılırken “Bu iş hukuk’a havale edenler, çözmek isteyenlerdir.” Sözünü sarf edenlerin, işte tam da yukarıda belirttiğimiz kararlar nedeniyle hukuki yaklaşımlardan kaçındığı kanaatindeyiz. Kılavuzluk ve Römorkaj hizmetlerinin tartışılarak çözülecek bir tarafı yoktur, ortada kesinleşmiş kararlar mevcuttur, kesinleşmiş yargı kararları mı tartışılacaktır? Tartışma sonunda söz konusu kararlar değişecek midir? Taraflarınca açılan davalar ve yapılan başvurular lehlerine sonuçlansaydı, bugün münazara talebinde bulunanlar aynı çağrıda bulunacaklar mıydı? Eğer bu konuda bir tartışma yapılacaksa bunun zemini hukuktur; Gerekeli tespitler bu zeminde yapılmıştır. Münazara isteyenlerce, kökten çözülmek istenen tek hususun Denizcilik müsteşarlığı’nın müşterek teşebbüsümüze mevzuata uygun olarak verdiği iznin iptal edilmesi talebinin gerçekleşmesi olduğu açıktır, Kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri bir sorun ise bu sorun İzmit Körfezi ile sınırlı değildir, Mevzuata tüm limanlarda aynıdır. Tüm teşebbüsler aynı mevzuata tabidir. Ancak tartışılan sadece İzmit Körfezi’dir. Kılavuzluk konusu gündeme geldiğinde tartışmanın odağına İzmit Körfezi’nin getirilmesinin ardından, Marin Römorkör ve Kılavuzluk A.Ş tarafından 1998 yılında yapılan izin başvurusunun yer aldığı düşünülmektedir. Dokuz Yıldır mutat olarak her aylık olağan meclis toplantısında bir vesile ile organize bir şekilde gündeme getirilen bu hususun, konunun sadece İzmit Körfezi olmadığını, iddia eden sayın Metin Kalkavan tarafından, 2004 yılı nisan ayı ile 2006 mayıs ayı arasında neden bir kez bile meclis gündemine getirilmediği ise izaha muhtaçtır. Sonuç olarak, 1998 yılında yürürlüğe giren “kılavuzluk ve römorkaj hizmetleri teşkilatları hakkında yönetmelik” hükümleri hukuka uygundur, bu bağlamda idare tarafından verilen hizmet izinleri hukuka uygundur; Bahse konu yönetmeliğin ve uygulamanın hukuka uygunluğu ve dünya uygulamalarına sayısız kereler yüce yargının süzgecinden geçilmesi ile sabit olmuştur. Bundan sonra yapılacak tartışmalar sırf bu nedenle anlamsız olacaktır. Ortada çözülmemiş çözülmeyi bekleyen bir sorun yoktur. Ortada “varsa” tek bir sorun vardır, oda ticari olup İMEAK DTO Başkanı Sayın Metin Kalkavan ve Yönetimdeki arkadaşlarının önemli bir bölümünün ortağı bulunduğu “Marin Römork ve kılavuzluk A.Ş” unvanlı şirketin izin başvurusu yaptığı ancak talebinin reddedildiği İzmit Körfezi’nde hizmet verememesi sorunudur. Kılavuzluk sistemi içerisinde ticari baskılardan etkilenerek oluşturulan yapılanmaların sonuçta deniz güvenliğinin aleyhinde sonuçlar doğurduğu tüm dünyada bilinmekteyken, İMEAK DTO Başkanı’nın tam tersi yönünde girişimlerde bulunmasının ve bu çerçevedeki çağrısının yukarıda belirttiğimiz nedenlerle kabul edilebilecek yanının bulunmadığı hususunu bilgilerinize arz ederim. Saygılarımızla, DEKAŞ-MED MARINE MÜŞTEREK TEŞEBBÜSÜ"
kaynak: denizhaber.com.tr
5 Aralık 2007 Çarşamba
Kuşadası Marinası'na büyük yatırım
Kuşadası Marinası'na büyük yatırım
Özelleştirme kapsamında Setur tarafından 2000 yılında 25 yıllığına kiralanan Kuşadası Marinası’nda, büyük bir yatırım hamlesi başlatılıyor.
Özelleştirme kapsamında Setur tarafından 2000 yılında 25 yıllığına kiralanan Kuşadası Marinası’nda, büyük bir yatırım hamlesi başlatılıyor.
Setur Kuşadası Marina’yı tamamen değiştirip, uluslararası standartların da üzerine çıkarmayı hedefleyen proje ile ilgili hazırlıkların tamamlandığı açıklandı. Projede yeni yat bağlama üniteleri, yat bakım-onarım merkezleri, otel, alış veriş merkezleri, yüzme havuzu, tenis kortları, spor sahaları, restorantlar, cafeteryalar, eğlence yerleri ve yeşil alanlar yer alıyor.
Setur Kuşadası Marina Müdürü Hakan Tellioğlu, yeni proje ile Kuşadası Marinası’nın uluslararası alanda bir cazibe merkezi haline getirileceğini söyledi. Yeni projenin Kuşadası’na da farklı bir çehre kazandıracağını açıklayan Marina Müdürü Tellioğlu, “Kongre merkezi, Kuşatak, yeni ve yenilenen oteller, liman ve genel yatırımlar, Kuşadası’nı yeniden cazibe merkezi haline getirdi.
Bu büyük değişim, şirketimizi de yeni arayışlar içine çekti. Hem Kuşadası’nın yenilenmesine katkıda bulunmak, hem de Kuşadası yat limanını dünyanın sayılı marinalarından biri haline getirmek üzere projeler geliştirdik. Projelerimizi gerekli makamlara sunduk” diye konuştu. Tellioğlu, Kuşadası’nı dünya kenti olması hedefi için mücadele edeceklerini belirtti.
Özelleştirme kapsamında Setur tarafından 2000 yılında 25 yıllığına kiralanan Kuşadası Marinası’nda, büyük bir yatırım hamlesi başlatılıyor.
Özelleştirme kapsamında Setur tarafından 2000 yılında 25 yıllığına kiralanan Kuşadası Marinası’nda, büyük bir yatırım hamlesi başlatılıyor.
Setur Kuşadası Marina’yı tamamen değiştirip, uluslararası standartların da üzerine çıkarmayı hedefleyen proje ile ilgili hazırlıkların tamamlandığı açıklandı. Projede yeni yat bağlama üniteleri, yat bakım-onarım merkezleri, otel, alış veriş merkezleri, yüzme havuzu, tenis kortları, spor sahaları, restorantlar, cafeteryalar, eğlence yerleri ve yeşil alanlar yer alıyor.
Setur Kuşadası Marina Müdürü Hakan Tellioğlu, yeni proje ile Kuşadası Marinası’nın uluslararası alanda bir cazibe merkezi haline getirileceğini söyledi. Yeni projenin Kuşadası’na da farklı bir çehre kazandıracağını açıklayan Marina Müdürü Tellioğlu, “Kongre merkezi, Kuşatak, yeni ve yenilenen oteller, liman ve genel yatırımlar, Kuşadası’nı yeniden cazibe merkezi haline getirdi.
Bu büyük değişim, şirketimizi de yeni arayışlar içine çekti. Hem Kuşadası’nın yenilenmesine katkıda bulunmak, hem de Kuşadası yat limanını dünyanın sayılı marinalarından biri haline getirmek üzere projeler geliştirdik. Projelerimizi gerekli makamlara sunduk” diye konuştu. Tellioğlu, Kuşadası’nı dünya kenti olması hedefi için mücadele edeceklerini belirtti.
İstanbul'un parlayan yıldızı
İstanbul'un parlayan yıldızı: Pendik
Ataköy ve Kalamış marinalarından sonra İstanbul’daki üçüncü büyük kapasiteye sahip Pendik Marinası 750 yat kapasiteli olacak.
İstanbul’un Anadolu yakasında Pendik parlayan bir yıldız gibi şekil değiştiriyor. Formula 1'in Türkiye’ye ve bölgeye getirdiği canlılık kadar, Sabiha Gökçen Havaalanı, Pendik ve bu yöre yaşamı adına çok büyük önem ifade ediyor.
Geçen sene Yıldız Tersanesi’nde inşa edilen Maltese Falcon yatının inşaatı sırasında yatın sahibi Amerikalı milyarder Tom Perkins gibi pekçok yabancı yatırımcının ve armatörlerin de özel uçaklarıyla bu havaalanını kullandığı biliniyor.
Fuar alanı ve marina
Pendik, Osmanlı son dönenimde Leventen ailelerin de koloniler halinde yaşadığı bir sahil kasabasıydı. Günümüzde o ailelerden kalmış konakları, yine de geniş bahçeleri içersinde ya da özgün mimarileriyle görmek mümkün. Ancak Pendik için yakın gelecekte söylenecek çok önemli değişim, inşa edilmekte olan Fuar alanı ve Marina.
Ataköy ve Kalamış marinalarından sonra İstanbul’daki üçüncü büyük kapasiteye sahip Pendik Marinası 750 yat kapasiteli olacak. 80 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleşecek marinanın Güzelyalı bölgesinde kurulması beklenen yat tersaneler bölgesi ile tamamlanması halinde, dünya yatçılığının buluşma yeri haline gelebileceği de ifade ediliyor.
Ataköy ve Kalamış marinalarından sonra İstanbul’daki üçüncü büyük kapasiteye sahip Pendik Marinası 750 yat kapasiteli olacak.
İstanbul’un Anadolu yakasında Pendik parlayan bir yıldız gibi şekil değiştiriyor. Formula 1'in Türkiye’ye ve bölgeye getirdiği canlılık kadar, Sabiha Gökçen Havaalanı, Pendik ve bu yöre yaşamı adına çok büyük önem ifade ediyor.
Geçen sene Yıldız Tersanesi’nde inşa edilen Maltese Falcon yatının inşaatı sırasında yatın sahibi Amerikalı milyarder Tom Perkins gibi pekçok yabancı yatırımcının ve armatörlerin de özel uçaklarıyla bu havaalanını kullandığı biliniyor.
Fuar alanı ve marina
Pendik, Osmanlı son dönenimde Leventen ailelerin de koloniler halinde yaşadığı bir sahil kasabasıydı. Günümüzde o ailelerden kalmış konakları, yine de geniş bahçeleri içersinde ya da özgün mimarileriyle görmek mümkün. Ancak Pendik için yakın gelecekte söylenecek çok önemli değişim, inşa edilmekte olan Fuar alanı ve Marina.
Ataköy ve Kalamış marinalarından sonra İstanbul’daki üçüncü büyük kapasiteye sahip Pendik Marinası 750 yat kapasiteli olacak. 80 milyon dolarlık bir yatırımla gerçekleşecek marinanın Güzelyalı bölgesinde kurulması beklenen yat tersaneler bölgesi ile tamamlanması halinde, dünya yatçılığının buluşma yeri haline gelebileceği de ifade ediliyor.
15 Kasım 2007 Perşembe
3. Kopru Gelecek Yıl Basliyor
3. Köprü Gelecek Yıl Başlıyor
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, 3. Boğaz köprüsü projesiyle ilgili ihalenin önümüzdeki yıl yapılacağını açıkladı.
Ulaştırma Bakanlığı bütçesi, Plan Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi. Komisyonda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım , İstanbul'a yapılacak 3. köprünün dahil olduğu Kuzey Marmara Otoyolu , Çanakkale Boğazı geçiş köprüsü ve Ankara -İzmir Otoyolu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda projenin önümüzdeki dönemde hayata geçirileceğini belirtti. Bakan Yıldırım, 3. köprüyle ilgili güzergah sayısının 2y e indirildiğini ve proje ihalesinin 2008 yılında yapılacağını açıkladı.
İstanbul Boğazı karayolu tüp geçiş projesi ihalesinde 15 Ocak'ta tekliflerin alınacağını belirten Yıldırım, 5.5 kilometre uzunluğundaki güzergahın, tarihi yarımadadaki Kennedy Caddesi!yle İstanbul -Ankara devlet yolunu birleştirecek şekilde belirlendiğini söyledi.
Ulaştırma Bakanı , 2008'de Hakkari'ye güvenlik ve diğer ihtiyaçlar nedeniyle havaalanı yapılacağını da açıkladı.
İLK HIZLI TREN SETİ GELİYOR
Ayrıca demiryolu projeleriyle ilgili fizibilite etütleri yaptıklarını kaydeden Yıldırım, Ankara -Eskişehir arasında kullanılmak üzere ilk hızlı tren setinin 10 gün sonra Türkiye'ye geleceğini ve deneme sürüşlerine başlanacağını belirtti. Bakan Yıldırım, hızlı tren için Ankara gar sahası içine yap-işlet -devret modeli ile önümüzdeki yıl yeni bir gar inşa edileceğini bildirdi.
Ulaştırma Bakanı Yıldırım, 3. Boğaz köprüsü projesiyle ilgili ihalenin önümüzdeki yıl yapılacağını açıkladı.
Ulaştırma Bakanlığı bütçesi, Plan Bütçe Komisyonu'nda kabul edildi. Komisyonda milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım , İstanbul'a yapılacak 3. köprünün dahil olduğu Kuzey Marmara Otoyolu , Çanakkale Boğazı geçiş köprüsü ve Ankara -İzmir Otoyolu'nun da aralarında bulunduğu çok sayıda projenin önümüzdeki dönemde hayata geçirileceğini belirtti. Bakan Yıldırım, 3. köprüyle ilgili güzergah sayısının 2y e indirildiğini ve proje ihalesinin 2008 yılında yapılacağını açıkladı.
İstanbul Boğazı karayolu tüp geçiş projesi ihalesinde 15 Ocak'ta tekliflerin alınacağını belirten Yıldırım, 5.5 kilometre uzunluğundaki güzergahın, tarihi yarımadadaki Kennedy Caddesi!yle İstanbul -Ankara devlet yolunu birleştirecek şekilde belirlendiğini söyledi.
Ulaştırma Bakanı , 2008'de Hakkari'ye güvenlik ve diğer ihtiyaçlar nedeniyle havaalanı yapılacağını da açıkladı.
İLK HIZLI TREN SETİ GELİYOR
Ayrıca demiryolu projeleriyle ilgili fizibilite etütleri yaptıklarını kaydeden Yıldırım, Ankara -Eskişehir arasında kullanılmak üzere ilk hızlı tren setinin 10 gün sonra Türkiye'ye geleceğini ve deneme sürüşlerine başlanacağını belirtti. Bakan Yıldırım, hızlı tren için Ankara gar sahası içine yap-işlet -devret modeli ile önümüzdeki yıl yeni bir gar inşa edileceğini bildirdi.
30 bin tekne var 4 bini Turk bayrakli
30 bin tekne var 4 bini Türk bayraklı
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yüksek vergilerden muaf olmak için yabancı ülke bayrağı taşıyan yat ve tekne sahiplerine vergi müjdesi verdi.
15 Kasım 2007 / 11:11ReklamYüksek vergi yüzünden başka ülke bayrağı çeken tekne sahipleri için iyi haber... “Çoktan kaldırırdık. Ancak ’garip gurebanın vergisini kaldırmayıp, yat sahiplerininkini kaldırıyorsunuz’ eleştirilerinden çekindik” diyen Ulaştırma Bakanı, 2008’de vergi oranlarının düşürüleceğini açıkladı
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yüksek vergilerden muaf olmak için yabancı ülke bayrağı taşıyan yat ve tekne sahiplerine vergi müjdesi verdi. Yat ve teknelerden alınan MTV (Motorlu Taşıtlar Vergisi) oranlarını indireceklerini söyleyen Yıldırım, bu indirimin 2008 yılı içinde yapılacağını belirtti.
“Bu ayıbı kaldıralım”
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda önceki gün Ulaştırma Bakanlığı bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bakan Yıldırım, 2008 yılı projeleriyle de ilgili bilgi verdi. Denizcilik sektörüne ilişkin konuşurken, konunun yatlarda uygulanan yüksek oranlı MTV’ye gelmesi üzerine Bakan Yıldırım, şunları söyledi:
“Yatlarda MTV ciddi bir engel oluşturuyor. Yatçılar, vergi yüzünden başka ülke bayrakları çekiyor. Bu da onurumuza dokunuyor. Bu noktada çalışma yaptık. Maliye Bakanlığı’yla anlaştık. Muhalefetin desteğiyle bu ayıbı kaldıralım. Bunu çoktan kaldırırdık ama başta muhalefetin, ’Garip gurebanın vergilerini kaldırmıyorsunuz, yat teknelerininkini kaldırıyorsunuz’ eleştirilerinden çekindik. Bu yüzden çalışmayı geciktirdik.”
Yıldırım, hazırlanan düzenlemenin 2008 yılı içinde hayata geçirileceğini söyledi. Bgüne kadar sorunun çözümü için masaya gelen çok sayıda öneri oldu. Ancak şu anda üzerinde durulan en somut plan, Avrupa ve ABD’de olduğu gibi “Vergi denizden para kazanandan alınsın, kazanmayandan alınmasın” planlaması oldu.
8 metre ve 25 beygir gücünün altındaki altındaki özel yat ve teknelerde MTV’nin kaldırılması, bu kıstasın üzerindeki teknelerde ise düşük miktarlı MTV uygulanması üzerinde durulduğu öğrenildi.
Hakkari’ye havaalanı
Bu arada Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2007 yılı yürütülen faaliyetlerle ilgili bilgi vermesinin ardından milletvekillerinin “Neden ülkenin doğusuna, örneğin Hakkari’ye hiç yatırımınız yok” eleştirilerine, yeni bir haberle karşılık verdi. Bakan Yıldırım, “Burada açıklamış olayım. Hakkari’nin Yüksekova ilçesine havaalanı yapacağız.
2008 yılı içinde çalışmalara başlıyoruz. Hem güvenlik hem de ihtiyaç bakımından bunu önemsiyoruz” dedi.
150 beygirlik motoru olan teknenin yıllık vergisi 9 bin YTL
* Maliye Bakanlığı’nın 2007 yılı için belirlediği tarifede, 20 beygir gücündeki bir teknenin sahibi yılda 394 YTL MTV öderken, 50 beygir gücündeki bir tekne için ödenecek MTV tutarı ise yılda 1.315 YTL’yi buluyor. 100 beygir gücündeki bir tekne sahibinin ödeyeceği MTV tutarı 3 bin 290 YTL’ye ulaşıyor. 150 beygir gücüne sahip teknelerde MTV tutarı ise 8 bin 940 YTL’yi buluyor.
30 bin tekne var 4 bini Türk bayraklı
* Türkiye’de özel tekne sayısı 30 bini geçmesine rağmen, Maliye’nin MTV ile ilgili istatistiklerinde, elindeki kayıtlı özel yat ve tekne sayısı ancak 4 bine ulaşıyor. Türkiye’de yat ve özel teknelere uygulanan vergi sistemi herhangi bir Avrupa ülkesi ve ABD’de yok. Özel tekne ve yat sahipleri gibi ticaret yapmayanlardan hiçbir vergi almayan İngiltere ile ABD, Türk yatçılarının en kolay “bayrak” alabildikleri ülkeler olarak sıralanıyor.Ama sadece yatı olanlar için.
Gür’ün teknesi de İngiliz bayraklı
Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın verdiği MTV indirimine sevinecekler arasında, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ve ailesini teknesinde ağırlayan Remzi Gür de bulunuyor. Gür, yüksek vergiden kurtulmak için Jasmin isimli teknesine İngiliz bayrağı çekiyor. Gür’e ait Jasmin isimli yatın kıç bölümünde bağlı olduğu liman Londra olarak görülüyor. Bakan Yıldırım önceki akşam Meclis’te indirimi müjdelediğinde bazı milletvekilleri Remzi Gür’ün teknesini kastederek, “Başbakan da, İngiliz bandırası yerine Türk sularında kendi bandırasıyla dolaşabilecek” yorumunu yaptı.
Öte yandan Ulaştırma Bakanlığı'nın bütçe görüşmeleri sırasında CHP'li vekiller şaraplarda da verginin çok yüksek olduğunu söyleyince, Ulaştırma Bakanı espiriyi patlatıp,"Milletin ayık gezmesi lazım" dedi.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yüksek vergilerden muaf olmak için yabancı ülke bayrağı taşıyan yat ve tekne sahiplerine vergi müjdesi verdi.
15 Kasım 2007 / 11:11ReklamYüksek vergi yüzünden başka ülke bayrağı çeken tekne sahipleri için iyi haber... “Çoktan kaldırırdık. Ancak ’garip gurebanın vergisini kaldırmayıp, yat sahiplerininkini kaldırıyorsunuz’ eleştirilerinden çekindik” diyen Ulaştırma Bakanı, 2008’de vergi oranlarının düşürüleceğini açıkladı
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, yüksek vergilerden muaf olmak için yabancı ülke bayrağı taşıyan yat ve tekne sahiplerine vergi müjdesi verdi. Yat ve teknelerden alınan MTV (Motorlu Taşıtlar Vergisi) oranlarını indireceklerini söyleyen Yıldırım, bu indirimin 2008 yılı içinde yapılacağını belirtti.
“Bu ayıbı kaldıralım”
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda önceki gün Ulaştırma Bakanlığı bütçe görüşmelerinde milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Bakan Yıldırım, 2008 yılı projeleriyle de ilgili bilgi verdi. Denizcilik sektörüne ilişkin konuşurken, konunun yatlarda uygulanan yüksek oranlı MTV’ye gelmesi üzerine Bakan Yıldırım, şunları söyledi:
“Yatlarda MTV ciddi bir engel oluşturuyor. Yatçılar, vergi yüzünden başka ülke bayrakları çekiyor. Bu da onurumuza dokunuyor. Bu noktada çalışma yaptık. Maliye Bakanlığı’yla anlaştık. Muhalefetin desteğiyle bu ayıbı kaldıralım. Bunu çoktan kaldırırdık ama başta muhalefetin, ’Garip gurebanın vergilerini kaldırmıyorsunuz, yat teknelerininkini kaldırıyorsunuz’ eleştirilerinden çekindik. Bu yüzden çalışmayı geciktirdik.”
Yıldırım, hazırlanan düzenlemenin 2008 yılı içinde hayata geçirileceğini söyledi. Bgüne kadar sorunun çözümü için masaya gelen çok sayıda öneri oldu. Ancak şu anda üzerinde durulan en somut plan, Avrupa ve ABD’de olduğu gibi “Vergi denizden para kazanandan alınsın, kazanmayandan alınmasın” planlaması oldu.
8 metre ve 25 beygir gücünün altındaki altındaki özel yat ve teknelerde MTV’nin kaldırılması, bu kıstasın üzerindeki teknelerde ise düşük miktarlı MTV uygulanması üzerinde durulduğu öğrenildi.
Hakkari’ye havaalanı
Bu arada Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2007 yılı yürütülen faaliyetlerle ilgili bilgi vermesinin ardından milletvekillerinin “Neden ülkenin doğusuna, örneğin Hakkari’ye hiç yatırımınız yok” eleştirilerine, yeni bir haberle karşılık verdi. Bakan Yıldırım, “Burada açıklamış olayım. Hakkari’nin Yüksekova ilçesine havaalanı yapacağız.
2008 yılı içinde çalışmalara başlıyoruz. Hem güvenlik hem de ihtiyaç bakımından bunu önemsiyoruz” dedi.
150 beygirlik motoru olan teknenin yıllık vergisi 9 bin YTL
* Maliye Bakanlığı’nın 2007 yılı için belirlediği tarifede, 20 beygir gücündeki bir teknenin sahibi yılda 394 YTL MTV öderken, 50 beygir gücündeki bir tekne için ödenecek MTV tutarı ise yılda 1.315 YTL’yi buluyor. 100 beygir gücündeki bir tekne sahibinin ödeyeceği MTV tutarı 3 bin 290 YTL’ye ulaşıyor. 150 beygir gücüne sahip teknelerde MTV tutarı ise 8 bin 940 YTL’yi buluyor.
30 bin tekne var 4 bini Türk bayraklı
* Türkiye’de özel tekne sayısı 30 bini geçmesine rağmen, Maliye’nin MTV ile ilgili istatistiklerinde, elindeki kayıtlı özel yat ve tekne sayısı ancak 4 bine ulaşıyor. Türkiye’de yat ve özel teknelere uygulanan vergi sistemi herhangi bir Avrupa ülkesi ve ABD’de yok. Özel tekne ve yat sahipleri gibi ticaret yapmayanlardan hiçbir vergi almayan İngiltere ile ABD, Türk yatçılarının en kolay “bayrak” alabildikleri ülkeler olarak sıralanıyor.Ama sadece yatı olanlar için.
Gür’ün teknesi de İngiliz bayraklı
Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın verdiği MTV indirimine sevinecekler arasında, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ve ailesini teknesinde ağırlayan Remzi Gür de bulunuyor. Gür, yüksek vergiden kurtulmak için Jasmin isimli teknesine İngiliz bayrağı çekiyor. Gür’e ait Jasmin isimli yatın kıç bölümünde bağlı olduğu liman Londra olarak görülüyor. Bakan Yıldırım önceki akşam Meclis’te indirimi müjdelediğinde bazı milletvekilleri Remzi Gür’ün teknesini kastederek, “Başbakan da, İngiliz bandırası yerine Türk sularında kendi bandırasıyla dolaşabilecek” yorumunu yaptı.
Öte yandan Ulaştırma Bakanlığı'nın bütçe görüşmeleri sırasında CHP'li vekiller şaraplarda da verginin çok yüksek olduğunu söyleyince, Ulaştırma Bakanı espiriyi patlatıp,"Milletin ayık gezmesi lazım" dedi.
13 Kasım 2007 Salı
Karadeniz'de Çevre Felaketi Kapıda
Karadeniz'de Çevre Felaketi Kapıda
Rusya"ya ait bir petrol tankerinin, Ukrayna açıklarında ikiye ayrılmasıyla denize yayılan 2 bin ton petrol nedeniyle şimdiden 30 bin kuş öldü.
Azak Denizi ile Karadeniz arasındaki Kerç Boğazı"nda, hafta sonundaki fırtınada bir Rus petrol tankerinin ikiye ayrılması, son yıllardaki en büyük çevre felaketine sebep oldu.Rus tankerindeki 2 bin ton petrol denize aktı. Karadeniz'de şimdiden 30 bin kuş öldü. Ölen balık miktarı ise ölçülemiyor.
Yaşanan çevre felaketinden Karadeniz'e yaklaşık 1750 kilometre kıyısı bulunan Türkiye ile birlikte Ukrayna , Rusya , Bulgaristan , Gürcistan ve Romanya'nın da etkilenmesi bekleniyor.
Uzmanlar kısa vadede yaşanacak çevre kirliliğinin, uzun vadede Karadeniz'in ekolojik yapısını etkileyeceğini, petrol kıyılara yaklaştıkça, felaketin daha da büyüyeceğini belirtiyor.
Kazanın ardından, kıyılardakki petrolü temizleme çalışmalarına başlanırken, Rus tankerlerinin denize dayanıklılığıyla ilgili tartışmalar da gündeme geldi.
Pazar günü Kerç Boğazı"nda ikiye ayrılan Volganeft-139 adlı Rus tankerinin, Sovyetler Birliği döneminde nehir taşımacığı için üretildiği ve şiddetli fırtınalara dirençli olmadığı kaydedildi.
Karadeniz'de hafta sonundaki şiddetli fırtınada en az 10 geminin battığı bildirliyor.
Kaynak:NTV-MSNBC
Rusya"ya ait bir petrol tankerinin, Ukrayna açıklarında ikiye ayrılmasıyla denize yayılan 2 bin ton petrol nedeniyle şimdiden 30 bin kuş öldü.
Azak Denizi ile Karadeniz arasındaki Kerç Boğazı"nda, hafta sonundaki fırtınada bir Rus petrol tankerinin ikiye ayrılması, son yıllardaki en büyük çevre felaketine sebep oldu.Rus tankerindeki 2 bin ton petrol denize aktı. Karadeniz'de şimdiden 30 bin kuş öldü. Ölen balık miktarı ise ölçülemiyor.
Yaşanan çevre felaketinden Karadeniz'e yaklaşık 1750 kilometre kıyısı bulunan Türkiye ile birlikte Ukrayna , Rusya , Bulgaristan , Gürcistan ve Romanya'nın da etkilenmesi bekleniyor.
Uzmanlar kısa vadede yaşanacak çevre kirliliğinin, uzun vadede Karadeniz'in ekolojik yapısını etkileyeceğini, petrol kıyılara yaklaştıkça, felaketin daha da büyüyeceğini belirtiyor.
Kazanın ardından, kıyılardakki petrolü temizleme çalışmalarına başlanırken, Rus tankerlerinin denize dayanıklılığıyla ilgili tartışmalar da gündeme geldi.
Pazar günü Kerç Boğazı"nda ikiye ayrılan Volganeft-139 adlı Rus tankerinin, Sovyetler Birliği döneminde nehir taşımacığı için üretildiği ve şiddetli fırtınalara dirençli olmadığı kaydedildi.
Karadeniz'de hafta sonundaki şiddetli fırtınada en az 10 geminin battığı bildirliyor.
Kaynak:NTV-MSNBC
İTÜ Denizcilik Fakültesi karıştı
İTÜ Denizcilik Fakültesi karıştı
İTÜ Denizcilik Fakültesi Yönetim Kurulu'nun aldığı bir kararla, akşam 18:15'den sonra öğrencilerin kampüsü boşaltması talimatına, üst sınıf öğrenciler uymayarak, direnişe başladı.
İTÜ Denizcilik Fakültesi Yönetiminin aldığı karar çerçevesinde akşam 18:15'den sonra kampüsü boşaltması ve hiç bir öğrencinin 18:15'den sonra kampüs içerisinde bulunmaması için yayınladığı talimata, üst sınıf öğrencileri uymayarak direnişe başladı.
Bunun üzerine Fakülte Yönetimi okula polis istedi. Haberi hazırladığımız 19:30 saatlerinde, Tuzla Emniyeti'ne ait polis memurları, öğrencilerin okulu boşaltması için görüşmeler yapıyor.
Konu ile ilgili görüştüğümüz, İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Şalcı, olayların doğru olduğunu ancak, İTÜ Denizcilik Fakültesi'nin HABABAM OKULU olmadığını, bu okulun Cumhuriyet okulu olduğunu belirterek, Üst sınıf öğrencilerinin okulu yönetmeye çalıştıklarını iddia etti.
İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Şalcı Deniz Haber Ajansı'na yaptığı özel açıklamada şunları kaydetti; "Üst sınıfta okuyan bazı öğrencilerimiz okulu yönetmeye kalkıyorlar. Bu okulu öğrenciler değil, biz yönetiriz. Onlarca, birinci sınıf öğrencisinin ailesi rektörlüğe şikayet dilekçesi verdiler. üst sınıftaki öğrencilerin, alt sınıftaki öğrencilere baskı yaptıklarını iddiası ile şikayetleri hem Rektörlüğümüze, hem de Dekanlığımıza bildirdiler. Bir çok başarılı öğrenci bu baskılara dayanamayarak okulu terk etti. Bir çok alt sınıf öğrencisinin psikolojisi bozuldu. Bunu bizzat birinci sınıf öğrencileri bana bildirdi. Bizde bu kangrene dönen olaya neşter vurmak zorundayız. Burada okuyan tüm öğrenciler bizlere emanettir. Bu okul, kurallarla yönetilmektedir. Bu okulda okuyan her öğrenci bu kurallara uymak zorundadır. İTÜ Denizcilik Fakültesi Yönetim Kurulu'nun aldığı bu karar, alt sınıf öğrencilerini korumak amacıyla uygulanmaktadır. İTÜ Denizcilik Fakültesi'nde eğitim ve öğretimin 18:00'de bitmektedir. Eğitim ve öğretim bittikten sonra, yayınlanan talimatla, 18:15'den sonra hiç bir öğrenci okulda kalmayacaktır." dedi.
Konu ile ilgili geniş bir açıklamada bulunacağını belirten Prof. Dr. Aydın Şalcı, tüm öğrencilerin bu kuralala uymak zorunda olduğunu belirtti.
Deniz Haber Ajansı'nın aldığı bilgiye göre, İTÜ Denizcilik Fakültesi öğrencileri, polislerle yaptığı görüşme sonucu, direnişe son vererek, okulu boşaltmaya başladıkları öğrenildi.
KOCATAŞ: Tatlılıkla çözeceğiz
Olayla ilgili DenizHaber Ajansı'na bir açıklamada bulunan İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunları Derneği (DEFAMED) Yönetim Kurulu Başkanı Attila Kocataş, konudan haberdar olduklarını ve bu olayı tatlılıkla çözeceklerini söyledi.
Okulun kurallarla yönetildiği sözüne katıldığını belirten DEFAMED Başkanı kaptan Attila Kocataş, bu tür olayları kendi içlerinde çözeceklerini kaydetti.
Uzun zamandır bu tür şikayetlerin kendisine de geldiğini ifade eden Başkan Kocataş; "Bu sorunlar diyalogla çözülecektir. Biz bir aileyiz. Bu ailenin içindeki sorunlar aile fertlerinin birbirleri ile görüşmesi ile çözülür. Yakın zamanda Dekanlık, Mezunlar Derneği ve öğrenciler ile biraraya gelip bu sorunu tatlılıkla çözeceğiz" dedi.
kaynak: denizhaber.com.tr
İTÜ Denizcilik Fakültesi Yönetim Kurulu'nun aldığı bir kararla, akşam 18:15'den sonra öğrencilerin kampüsü boşaltması talimatına, üst sınıf öğrenciler uymayarak, direnişe başladı.
İTÜ Denizcilik Fakültesi Yönetiminin aldığı karar çerçevesinde akşam 18:15'den sonra kampüsü boşaltması ve hiç bir öğrencinin 18:15'den sonra kampüs içerisinde bulunmaması için yayınladığı talimata, üst sınıf öğrencileri uymayarak direnişe başladı.
Bunun üzerine Fakülte Yönetimi okula polis istedi. Haberi hazırladığımız 19:30 saatlerinde, Tuzla Emniyeti'ne ait polis memurları, öğrencilerin okulu boşaltması için görüşmeler yapıyor.
Konu ile ilgili görüştüğümüz, İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Şalcı, olayların doğru olduğunu ancak, İTÜ Denizcilik Fakültesi'nin HABABAM OKULU olmadığını, bu okulun Cumhuriyet okulu olduğunu belirterek, Üst sınıf öğrencilerinin okulu yönetmeye çalıştıklarını iddia etti.
İTÜ Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Aydın Şalcı Deniz Haber Ajansı'na yaptığı özel açıklamada şunları kaydetti; "Üst sınıfta okuyan bazı öğrencilerimiz okulu yönetmeye kalkıyorlar. Bu okulu öğrenciler değil, biz yönetiriz. Onlarca, birinci sınıf öğrencisinin ailesi rektörlüğe şikayet dilekçesi verdiler. üst sınıftaki öğrencilerin, alt sınıftaki öğrencilere baskı yaptıklarını iddiası ile şikayetleri hem Rektörlüğümüze, hem de Dekanlığımıza bildirdiler. Bir çok başarılı öğrenci bu baskılara dayanamayarak okulu terk etti. Bir çok alt sınıf öğrencisinin psikolojisi bozuldu. Bunu bizzat birinci sınıf öğrencileri bana bildirdi. Bizde bu kangrene dönen olaya neşter vurmak zorundayız. Burada okuyan tüm öğrenciler bizlere emanettir. Bu okul, kurallarla yönetilmektedir. Bu okulda okuyan her öğrenci bu kurallara uymak zorundadır. İTÜ Denizcilik Fakültesi Yönetim Kurulu'nun aldığı bu karar, alt sınıf öğrencilerini korumak amacıyla uygulanmaktadır. İTÜ Denizcilik Fakültesi'nde eğitim ve öğretimin 18:00'de bitmektedir. Eğitim ve öğretim bittikten sonra, yayınlanan talimatla, 18:15'den sonra hiç bir öğrenci okulda kalmayacaktır." dedi.
Konu ile ilgili geniş bir açıklamada bulunacağını belirten Prof. Dr. Aydın Şalcı, tüm öğrencilerin bu kuralala uymak zorunda olduğunu belirtti.
Deniz Haber Ajansı'nın aldığı bilgiye göre, İTÜ Denizcilik Fakültesi öğrencileri, polislerle yaptığı görüşme sonucu, direnişe son vererek, okulu boşaltmaya başladıkları öğrenildi.
KOCATAŞ: Tatlılıkla çözeceğiz
Olayla ilgili DenizHaber Ajansı'na bir açıklamada bulunan İTÜ Denizcilik Fakültesi Mezunları Derneği (DEFAMED) Yönetim Kurulu Başkanı Attila Kocataş, konudan haberdar olduklarını ve bu olayı tatlılıkla çözeceklerini söyledi.
Okulun kurallarla yönetildiği sözüne katıldığını belirten DEFAMED Başkanı kaptan Attila Kocataş, bu tür olayları kendi içlerinde çözeceklerini kaydetti.
Uzun zamandır bu tür şikayetlerin kendisine de geldiğini ifade eden Başkan Kocataş; "Bu sorunlar diyalogla çözülecektir. Biz bir aileyiz. Bu ailenin içindeki sorunlar aile fertlerinin birbirleri ile görüşmesi ile çözülür. Yakın zamanda Dekanlık, Mezunlar Derneği ve öğrenciler ile biraraya gelip bu sorunu tatlılıkla çözeceğiz" dedi.
kaynak: denizhaber.com.tr
Etiketler:
deniz-haber,
denizhaber,
itü denizcilik fakültesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)